Antalya’yı Sarsan Tarihi Yağış: Yüzyılın Felaketi Nasıl Üstesinden Gelinecek?
Antalya'da yaşanan beklenmedik ve şaşırtıcı sel felaketi, rekor yağışlarla gündeme oturdu. Bu detaylı haberde, Antalya'nın nasıl bir doğal afetle karşı karşıya kaldığı, yerel yönetimlerin ve halkın nasıl bir mücadele verdiği ve bu olağanüstü durumdan çıkarılacak dersler ele alınıyor.
Antalya, tarihinde eşine az rastlanır bir doğa olayıyla karşı karşıya kaldı. 11 Şubat akşamından itibaren başlayıp, 12 Şubat öğlen saatlerine kadar devam eden yağışlar, metrekare başına düşen 372 kilogram su ile bölgeyi adeta felakete sürükledi. Normal koşullar altında, Antalya’ya yüz gün içinde düşmesi beklenen yağış miktarına kısa bir süre içinde şahit olundu. Bu olay, sadece Antalya’nın değil, tüm Türkiye’nin gündemine oturdu.
Yaşanan bu felaket, birçok ilçede sel ve su taşkınlarına neden oldu. Doğal afetin boyutları gece geç saatlere kadar artarken, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek başta olmak üzere, ilçe belediye başkanları, Antalya Valisi, ASAT, itfaiye ekipleri, fen işleri ve AFAD görevlileri, afetin yaralarını sarmak için seferber oldu. Bu durum, toplumun birlik ve beraberlik içinde hareket etme kapasitesini gözler önüne serdi.
Büyükşehir Belediyesi’ne ulaşan 5 bine yakın ihbar, afetin boyutlarını ve etkilediği insan sayısını ortaya koyuyor. Afete müdahalede bulunan 506 araç ve 1.670 personelin çabaları, 1.600 aileye yapılan sosyal yardımlar, afetin yaralarını sarmada önemli bir adım oldu.
Ancak, yaşananlar sadece bir yardım ve kurtarma çabası değil, aynı zamanda iklim değişikliğinin acı bir gerçeği olarak da karşımıza çıkıyor. Antalya Milletvekili Sururi Çorabatır’ın ifadelerine göre, bu felaket, iklim değişikliğinin etkilerini gözler önüne seriyor ve gelecekte bu tür olayların daha da yaygınlaşacağının bir işareti.
Aksu’da 211 çiftçinin zarar gördüğü, yaklaşık 3 bin dekarlık tarım alanının kullanılamaz hale geldiği bu felaket, çiftçilerin yaşadığı zorlukları da gözler önüne seriyor. Mülkiyet sorunları nedeniyle TARSİM sigortası olmayan çiftçiler de dahil, tüm mağdurların zararlarının karşılanması gerektiği vurgulanıyor.
Bu felaket, Antalya’da yaşayan herkes için bir uyanış çağrısı niteliğinde. Gelecekteki olası afetlere karşı alınacak önlemlerin belirlenmesi, hasar ve zararların hızla tespit edilip telafi edilmesi gerekiyor. Antalya’nın yaşadığı bu sıra dışı olay, toplumun dayanışmasını, yönetimlerin hızlı ve etkili müdahale kapasitesini gösterdiği gibi, iklim değişikliğiyle mücadelede daha kapsamlı politikalara ihtiyaç duyulduğunu da ortaya koyuyor.
Antalya’nın ve Türkiye’nin geleceği için, bu tür doğal afetlere karşı daha dirençli ve hazırlıklı bir toplum oluşturmak, herkesin ortak sorumluluğu haline gelmiştir. Bu olay, iklim değişikliğiyle mücadelenin sadece bir çevre politikası değil, aynı zamanda bir insan hakları, ekonomi ve toplumsal dayanışma meselesi olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.