Doğu Almanya’da Bir İnsan Hakları Tapınağı: Muhalif Kilise
Doğu Almanya’da muhalif rejim muhalifleri kilisede toplanıyorlar ve burası bir insan hakları tapınağı olarak biliniyor. Türkiye’deki tutuklular için dua ediyorlar ve etkinlikler düzenliyorlar. Bu kilisenin öyküsü ve Türkiye ile bağlantısı nedir?

Doğu Almanya’da, komünist rejime karşı çıkan muhaliflerin sığındığı bir yer vardı: kilise. Kilise, polisin giremediği, muhaliflerin tartışabildiği, dayanışma gösterdiği ve eylem planladığı bir dokunulmazlık alanıydı. Bu kilise, tarihte kalmış bir şey değil, bugün de bir insan hakları tapınağı olarak biliniyor.
Kilisede Miting
Doğu Almanya’da muhalif rejim muhalifleri kilisede toplanıyorlardı. Burası bayağı bir miting alanı gibiydi. Neden burada toplanıyorlardı? Bir kilisenin bir dokunulmazlığı vardı. Fotoğraflar var, polis kapıda bekliyor, içeri giremiyordu. Ama tabii çıkışta muhalifleri toplayıp götürüyorlardır. Ama içeride her şeyi tartışabiliyorlardı.
Bu kilise, 1989 yılında Doğu Almanya’daki demokrasi hareketinin merkezi oldu. Kilisede düzenlenen dua toplantıları, binlerce insanın katılımıyla sokak gösterilerine dönüştü. Bu gösteriler, Berlin Duvarı’nın yıkılmasına ve Doğu Almanya’nın çöküşüne yol açtı.
Bu kilisenin adı Nikolaikirche, yani Aziz Nikola Kilisesi. Leipzig kentinde bulunan bu kilise, 12. yüzyıldan beri ayakta duruyor. Kilisenin papazlarından biri olan Christian Führer, muhalif hareketin liderlerinden biriydi. Führer, 1980’lerde barış, adalet ve insan hakları için dua etmeye başladı. Bu dualar, her pazartesi akşamı yapılmaya başlandı ve giderek daha fazla insan çekti. Führer, “Kiliseye gelenler arasında inananlar da vardı, inanmayanlar da. Ama hepsi değişim istiyordu” diyor.
Kilisede Dayanışma
Kilisenin özelliği ve güzelliği hala bu geleneği sürdürüyor olması. Bugün de burası bir insan hakları tapınağı olarak biliniyor. Kilisede sadece Doğu Almanya’daki muhalifler için değil, dünyanın dört bir yanındaki mağdurlar için dua ediliyor.
Bir örnek vermek gerekirse, Türkiye’deki tutuklular için dua ediliyor. Bunlardan biri de gazeteci Peter Steudtner. Steudtner, 2017 yılında Büyükada’da insan hakları eğitimi verirken tutuklandı. Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Steudtner’in avukatı, ona kilisede her gün 6’da onun için ayin yapıldığını haber verdi. Steudtner, saat farkını da katıp Silivri’de her gün o ayine katıldı. Bir duygusal bağ kurdu ve onu oradaki ayakta tutan şey oldu.
Steudtner, 100 gün sonra serbest bırakıldıktan sonra Leipzig’e geldi. Kilisede onun için yaktıkları mumu hediye ettiler. O da Silivri’de arkada kalanlar için mum yakmaya devam etti. Kilisede Türkiye ile ilgili etkinlikler de düzenlendi. Örneğin, rahmetli olan gazeteci Doğan Akın için bir anma töreni yapıldı. Hozan Cane de kilisede konser verdi.
Kilisede sadece Türkiye ile ilgili değil, Ukrayna, Belarus, Myanmar gibi ülkelerdeki insan hakları ihlalleri için de dua ediliyor ve etkinlikler yapılıyor. Kilise, dünyadaki adaletsizliklere karşı sesini yükseltiyor.
Kilisede Umut
Doğu Almanya’da bir insan hakları tapınağı olan bu kilise, bize bir şey öğretiyor: İnanç ve politika bir arada olabilir. Kilise, inancının gereğini yaparak, zulme karşı duruyor ve mağdurlara destek oluyor. Kilise, insanların umutlarını canlı tutuyor.
Bu kiliseyi tarif ederken aklımıza gelen soru şu: Türkiye’de böyle bir yer olabilir mi? Camilerimizde böyle bir dayanışma görebilir miyiz? Camilerimizde muhaliflere, tutuklulara, mağdurlara yer var mı? Camilerimizde insan hakları için dua ediliyor mu?
Bu soruların cevabını ararken, şunu da hatırlamak gerekir: Bu sadece sistem sorunu değil, insan sorunu. Eğer iyi bir papazsanız, kilisenin kapılarını açabiliyorsunuz. Eğer iyi bir imamsanız, caminin kapılarını açabiliyorsunuz. Eğer iyi bir insansanız, insanların kapılarını açabiliyorsunuz.