google-site-verification=A87PosubcSTDO2a9r_X0e-JxuYINZDky1x0_DXmsMCc Marketler Yasası: Ekonomik Sorunların Çözümünde Yapısal Değişikliklerin Önemi - haberbil.net
Ekonomi

Marketler Yasası: Ekonomik Sorunların Çözümünde Yapısal Değişikliklerin Önemi

Kocaeli Milletvekili Nail Çiler'in açıklamalarıyla marketler yasasının eksikliklerini ve ekonomik sorunların kökenine inmenin gerekliliğini ele alıyoruz. Yapısal değişikliklerin önemini vurgulayan bu makale, fahiş fiyat artışlarına karşı alınması gereken önlemleri detaylandırıyor.

Kocaeli Milletvekili Nail Çiler, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamalarda marketler yasasının eksikliklerine ve ekonomik sorunların kökenine dikkat çekti. Çiler, yasa tasarısının sadece yüzeysel çözümler sunduğunu ve sorunun kaynağına inmedikçe ekonomik sorunların çözülemeyeceğini belirtti.

Geçmişte Verilen Sözler ve Şimdiki Durum

Çiler, 2021 yılında marketler yasasının tartışıldığını ve o dönem verilen sözlerin tutulmadığını vurguladı. “Zincir marketlerin ekmek üretmesinin, tütün ve tütün mamullerini satabilmesinin önüne geçilecek” denilmesine rağmen, bugün hala aynı sorunlarla karşı karşıya olunduğunu ifade etti. Çiler, aldığı bir ekmeğin 59.90 TL olduğunu belirterek, bu durumun kontrolsüz fiyat artışlarının bir göstergesi olduğunu söyledi.

Kanun Teklifinin Yetersizliği

Mecliste görüşülen kanun teklifinin, gıda fiyatlarındaki artışın sebebini pazar tezgahlarının yüksek kira bedeli olarak görmesini eleştiren Çiler, bu yaklaşımın sorunun kaynağını göz ardı ettiğini belirtti. Akaryakıt ve enerji fiyatları, gübre fiyatları, lojistik maliyetleri gibi unsurların göz ardı edilmesinin, gıda enflasyonuyla mücadelede başarısızlığa yol açacağını söyledi.

Yapısal Düzenlemelerin Önemi

Çiler, 2021 yılında hazırlanan Perakende Ticaret Kanunu Taslağı’nın neden gündeme getirilmediğini sorguladı. Bu taslakta, zincir marketlerin bir gün kapalı kalması, tütün mamulleri, mobilya, telefon, elektronik ve beyaz eşya satışının sınırlandırılması gibi yapısal önerilerin bulunduğunu belirtti. Bugünkü kanun teklifinde ise sadece cezalara odaklanıldığını ve sorunun kökenine inilmediğini vurguladı.

Fahiş Fiyat Artışlarına Karşı Alınması Gereken Önlemler

Çiler, fahiş fiyat artışlarına karşı ceza yazma yönteminin etkisiz olduğunu belirtti. Akaryakıt, enerji ve gübre maliyetlerinin düşürülmeden fiyatların düşürülemeyeceğini söyledi. Ayrıca, bankaların yüksek faiz oranlarıyla yatırım yapılamadığını ve bu durumun ekonomik büyümeyi engellediğini ifade etti.

Esnafa Destek ve Zincir Marketlerin Kontrolü

Çiler, esnafa hibe yerine faizli kredi verilmesinin piyasayı öldürdüğünü ve zincir marketlerin fiyat belirlemede tekel oluşturduğunu belirtti. Zincir marketlerin ekmekten elektronik eşyaya kadar geniş bir yelpazede ürün sattığını ve bu durumun küçük esnafı zor durumda bıraktığını vurguladı.

Yapısal Reformlar ve Sürdürülebilir Büyüme

Çiler, sürdürülebilir bir büyüme için gıda, ulaşım, konut ve lokanta sektörlerindeki yüksek fiyat artışlarının önüne geçilmesi gerektiğini belirtti. Teşvikler ve vergi düzenlemelerinin önemine dikkat çeken Çiler, maliyetlerin düşürülmesi gerektiğini vurguladı. 2019 yılında yapılan soğan, patates depoları baskınlarının ve tanzim satışların uzun vadede etkisiz olduğunu söyledi.

KOOPBİS Sistemi ve Rekabet Kurulu Düzenlemeleri

Çiler, Kooperatif Bilgi Sistemi (KOOPBİS) için verilen sürenin uzatılmasını eleştirerek, bu sürecin verimli bir şekilde tamamlanması gerektiğini belirtti. Rekabet Kurulu’na geniş yetkiler verilmesinin ve cezalandırma amaçlı düzenlemelerin sorunları çözmeyeceğini ifade etti. Konuya ilişkin şu açıklamalarda bulundu;

İş dünyasının temsilcisi olarak birçok kez marketler yasasının çıkmasını ilgili makamları yazdık ama sonuç alamadık. Şimdi biz bunu halledemezsek bu teklif fahiş fiyata çare olmayacaktır. Sorunun kaynağına inmiyoruz; bakın, 2021 yılında, biz, yine marketler yasasını tartışıyorduk. O dönem ne deniliyordu: “Getirilecek yasal düzenlemeyle zincir marketlerin ekmek üretmesinin, tütün ve tütün mamullerini satabilmesinin önüne geçilecek, artık tütün ürünlerini ve ekmeği bakkallar satacak.” Üç yıl geçti, ne oldu bu sözlere?

Komisyonda söyledim, bakın, bir zincir marketten gece ekmek almak zorunda kaldım, aldığım ekmek 59 lira 90 kuruş. Bunun tavan fiyatı yok. Bu zincir marketler gıda ürünlerinin dışında elektronik eşya satıyor mu? Satıyor. Telefon satıyor mu? Satıyor. Sigara satıyor mu? Satıyor. Ekmek satıyor. Bu teklifte bununla ilgili bir düzenleme yok. Eğer biz çatlağı tamir etmek yerine sadece sıva yaparsak bizim duvarı güçlendirmemiz lazım, o duvar çöker ve o duvarın altında kalmak zorunda kalırız.

Üzerinde konuştuğumuz kanun teklifi gıda fiyatlarındaki artışın sebebini pazar tezgâhlarının yüksek kira bedeli olarak görüyor, bunu anlamak mümkün değil. Kapalı pazar yerleri şu anda ülkemizde 14 adet. Yani 86 bin nüfusun olduğu yerde 14 adet kapalı pazar var. 2010 yılı öncesi kurulmuş toptancı hâllerinde rant alanına dönüştüğü ifade edilen tezgâhların satış yerlerinin aracısız kiralanması için bir düzenlemeye gidiliyor. Kapalı pazar yeri nedir, nasıl tarif ediliyor; bunu da anlayamadık, buna karşı çıkmıyoruz ancak “Gıda fiyatlarındaki artışa pazar tezgâhlarının yüksek kira bedeli neden oluyor.” diyen yaklaşıma karşı çıkıyoruz.

Sorunların hiçbirini görmeyen bu yaklaşımı kabul etmiyoruz. Gıda fiyatlarındaki pahalılığı konuşurken akaryakıt ve enerji fiyatlarını, gübre fiyatlarını, lojistik maliyetini, zirai ilaç maliyetini gündeme getirmeyen bir tartışma bize göre yok hükmündedir ve sonuç alınamaz. Daha önce, 2021 yılında bir taslak kanun teklifi hazırlanmıştı. 2021 yılında hazırlanan Perakende Ticaret Kanun Teklifi neden gündeme getirilmiyor? O taslak metinde en azından bazı yapısal öneriler mevcuttu.

Şu an görüştüğümüz kanun teklifi sorunu çözmekten çok uzak 24 maddelik bir torba teklif. Sorunun kaynağına değil geçmişte cezaları katladığı hâlde enflasyon ve ürüne erişim sorununa çare olamayan kanun maddelerine odaklanılmıştır. 10 bin TL’yle başlayan cezalandırma süreci bu teklifle maalesef 12 milyon TL’ye dayanmış, stokçuluğun bir takvim yılında en az 3 kez tekrarı hâlinde ise Bakanlık takdiriyle -tekrar ediyorum- altı güne kadar işletmeye kapatma önerilmiş. Mevcut ekonomik durumda hiç kimse tüm malını rafa koyamaz, esnaf bugün sattığını yarın alamıyor aynı fiyata.

Siz ucu açık bir tanımla 3 kez stokçuluk yapanın altı güne kadar işletmesini kapatacaksınız, bu keyfiyete açık bir hükümdür. Peki, piyasada fiyat belirleyen zincir marketlere bir yaptırım var mı? Alışveriş mağazası lobisine bir yaptırım var mı? AVM’ler metrekare üzerinden ve cirodan kiralıyorlar, buna “Dur!” diyebiliyor musunuz? Değerli milletvekilleri, piyasada 3-5 tane zincir market aralarında anlaşıyor, malın fiyatını belirliyor; buna bir yaptırım uygulayacak mıyız? Çiftçi hakkı olan millî gelirden yüzde 1’lik payı alamıyor, hayvanına bakamıyor, tarlasına giremiyor.

Sanayici bankanın yolunu unuttu, bankanın; yüzde 60-65 faizle kim yatırım yapabilir? Kimse yatırım yapamıyor, fabrika kuramıyor, üretim merkezi açamıyor; yatırım olmazsa maliyet nasıl düşürülür? Maliyetler düşmeden fiyatları düşmez. Bugün her evde, her yerde fiyatlar konuşuluyor arkadaşlar, her yerde. Siz maliyet düşürmeden fiyat düşürmeye çalışıyorsunuz, böyle bir model dünyada yok; bu şekilde cezaları artırarak maliyet düşürmeden dünyanın neresinde sonuç alınmış, bir örneği var mı, gösterebilir misiniz?

2021’de konuştuğumuz taslak teklifte AVM ve zincir marketlerin bir gün kapalı kalması gündemdeydi, bugün neden bu tekliften vazgeçildi? 2021’deki taslakta zincir marketler belli koşullar altında tütün mamulleri, mobilya, telefon, elektronik ve beyaz eşya satamayacaktı; elimizdeki metinde bunların hiçbiri ama hiçbiri yok. Bugün konuştuğumuz teklif zincir marketlere dokunmadan cezalara odaklanmıştır.

“Zincir marketlerinin ayrıcalığı nedir?” diye Komisyona özellikle sormak istiyorum, dokunulmazlıkları mı var acaba? Samimiyseniz bizim kanun tekliflerimiz var; ben de aralık ayında kanun teklifi vermiştim, Komisyonda bekletiliyor bu teklifler, bu teklifleri neden tartışmıyoruz? 

Enflasyonda düşüş ve sürdürülebilir bir büyüme düzeyi için en büyük kaynak olan gıdanın yanı sıra ulaşım, konut, ve lokanta otel sektöründeki yüksek fiyat artışlarının önüne geçilmesi gerekmektedir. Bunu yapmak için ya bir teşvik vereceksiniz ya da özel tüketim vergisi ve katma değer vergisi oranlarını yeniden düzenlemeniz gerekiyor.

Bir dönem gerçekten faydalı teşvikler veriliyordu ancak son dönemde böyle bir şey söylemek mümkün değil. İktidar, maliyetleri düşürmek yerine enflasyonla mücadele etmek için ceza yazma yöntemini tercih ediyor. İktidarın her zaman üretici, tüketici, esnaf ve vatandaşı suçlamasını asla kabul etmiyoruz.

Fahiş fiyatın bu noktalara gelmesi bir sonuçtur, önlem alamayan AK PARTİ iktidarının ekonomi, tarım ve ticaret politikası asıl nedendir. Ülkemizin büyük bir ekonomik genişleme yaşadığı dönemde yatırımlar doğru şekilde yapılsaydı bugün böyle önlemler almaya çalışmayacaktık. Yapmaya çalıştığımız şey işe yararsa -bu arada- bunu da kabulleneceğiz ama işe yarama şansı yok mu? Yok.

Bakın, 2019 yılında soğan, patates depolarını “stokçuluk” adı altında kamera eşliğinde bastınız, baskınlar yaptınız. Tanzim satışa başladınız, tanzim satış kuyrukları oluşturdunuz. Aradan tam beş yıl geçti. Eğer yaptığınız doğru olsaydı bugün bu kanun teklifini konuşmuyor olacaktık. Vatandaşlarımız sabah dörtte, dört buçukta ucuz kıyma alabilmek için Et ve Süt Kurumunun önünde sıraya giriyor. Ben bundan bir milletvekili olarak utanıyorum, üzülüyorum. Vatandaşlarımız pazarda çıkma meyve, sebze topluyor; bunları görmüyor musunuz?

Çocuklar süt içemiyor. Eğer cezayla fahiş fiyatın sorunu çözülüyorsa, çocuklar süt içebiliyorsa, emekli, asgari ücretli evine kıyma alabiliyorsa, et alabiliyorsa bu kanun hemen geçsin ama çözülmüyor. Eğer sorun esnafın pahalı satması ise alışverişi Tarım Kredi marketlerinden yapalım, oradaki fiyatlar nasıl?

Bugün uğradım, Tarım Kredi markette aynı makarna 22 TL, zincir marketlerin birinde 15 TL; 1 kilogram peynir Tarım Kredi marketlerinde 115 TL, zincir markette 119 TL; yorumu size bırakıyorum. Esnafa hibe yerine faizli kredi vererek piyasayı öldürdünüz. O da yetmedi, bugün esnaftan yeni faiz güncellemesi istiyorsunuz. Biz pandemide yaşadık hep birlikte, mecburen kapanma süreci yaşadık.

Esnafımız kepenk kapattı, elektrikli eşya satan da kapattı, fırın da kapattı, manav da kepenk kapattı. Birçok esnafımız bu sebeple iflas etti ama bu zincir marketler ekmek de sattı, buzdolabı da sattı, telefon da sattı, otomobil de sattı. Hadi yanlış mı, söyleyin bunu? 

“Mahalledeki Bakkal Ahmet’i koruyacağız.” dedik, maalesef iflas ettirdik. 2023 yılında Türkiye Esnaf ve Sanatkâr Odalarının Sicil Gazetesi’nden bulabilirsiniz. 111.576 esnaf maalesef kepenk kapattı. Bizim bu zincir market lobisiyle mücadele etmemiz lazım. Fiyatı bunlar belirliyor, oyunu maalesef bunlar kuruyor. 2022’de dönemin Bakanı Sayın Mehmet Muş market temsilcilerini çağırıp zam yapılmamasını istedi. Peki, bugüne kadar ne değişti?

Fahiş fiyatla mücadele etmek için bu kanun teklifini tartışıyoruz ama fahiş fiyat nedir, onu tartışmıyoruz. Fahiş fiyatın ne olduğunu açıklamayan bir düzenleme var elimizde. Anayasa Mahkemesi de bu sebeple daha önce yapılan düzenlemeyi iptal etmiştir. Kanunda açıkça tanımlanamayan, neyin fahiş fiyat olduğunu veya stokçuluk olduğunu belirtmeden bir başka ceza mekanizmasına dönüşme riskini taşıyor.

Anayasa Mahkemesi tam da bu aşırı takdir yetkisi nedeniyle düzenlemeyi 1 Ağustos 2023’te iptal etmiştir. Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulunun yasada açıkça belirtilmeyen bir tanım ve yetkiyle üretici, tedarikçi ve perakende işletmelerin fahiş fiyat artışı ve stokçuluk uygulamalarına yönelik düzenlemeler yapamayacağına hükmetmiştir. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği bu düzenlemeyi şimdi yeniden kanunlaştırmak istiyoruz. Bu sorunu kökünden çözemeyen önlemlerle maalesef bir yere varamayacağız.

Komisyonda da söyledik. Fiyat etiketlerindeki yükseliş mağaza kapatılarak çözülemez. Kapsamlı bir hal yasasına, perakende ticaret yasasına, marketler yasasına, kapsamlı AVM düzenlemesine ihtiyacımız vardır. Lisanslı depoculuğu geliştirmeden, il ve ilçe bazlı teşvik modelini oturtmadan, doğru tarım politikasını yerleştirmeden, ithalat bağımlılığı azaltmadan, maliyetleri düşürmeden fahiş fiyatla, gıda enflasyonuyla mücadele etmek mümkün değil. Sadece ceza keserek bu sorunla mücadele edemeyiz.

Kanun teklifiyle Kooperatif Kanunu’na 2020 yılında eklenen KOOPBİS sistemine geçiş hükmü için ilave süre tanınıyor. Kooperatif Bilgi Sistemi düzenlemesi 2021’de yapıldıktan sonra sisteme kayıtlar için 2023’e kadar süre verilmişti, Bakanlık yetkisini kullanıp süre bitiminde altı ay daha uzattı. Evet, uzatabilir ama Nisan 2024 itibarıyla bu KOOPBİS’E veri girmekle yükümlü kooperatiflerin yüzde 45’i maalesef sisteme henüz hiç veri girememiştir. Şimdi, iki yıl daha süre veriyoruz, veri girişini sağlamak yerine süre uzatıyoruz.

İki sene sonra bir daha burada bu kanunu yapmayacağımız ne malum, tekrar konuşmayacağımız. Bu verimli bir yasama çalışması değil. Teklifle ek süre alınmazsa veri girişini kanuni süresinde yapmayan kooperatiflerin ortalama dörder yönetim kurulu üyesi olduğunu var sayarsak 92 bin kişiye yaklaşık 1 milyar lira idari para cezası ve üç aydan iki yıla kadar hapis uygulanacaktır. Bu, elbette istemediğimiz bir durum ancak burada meslek odalarımız bakanlıkla birlikte çalıştırılabilir ve talep eden kooperatiflere teknik destekte bulunulabilir. Bu çalışmanın hızlıca tamamlanması mümkün. Bu şekilde ilgili madde yeniden değerlendirilmelidir.” dedi. 

Başa dön tuşu