Mustafa Kaya’dan Özbekistan İle Derinleşen İlişkiler Üzerine Çağrı: Potansiyeller ve Fırsatlar
İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya, Türkiye ile Özbekistan arasındaki ekonomik ve kültürel ilişkilerin önemini vurgulayarak, bu bağların nasıl güçlendirilebileceğine dair stratejiler sunuyor. İki ülke arasındaki ticari potansiyeller, yatırım fırsatları ve bölgesel işbirliklerine dair detaylı analiz.
Türkiye ile Özbekistan arasında tarihsel ve kültürel kökler derinlemesine işlemiş durumda. İstanbul Milletvekili Mustafa Kaya’nın son konuşması, iki ülke arasındaki ilişkilerin ne kadar köklü olduğunu ve bu ilişkilerin nasıl ilerletilebileceğine dair önemli ipuçları veriyor. Kaya, Özbekistan ile olan ilişkilerin sadece dostane bağlarla sınırlı kalmaması gerektiğini, ekonomik ve stratejik boyutlarıyla da ele alınması gerektiğini vurguluyor.
Tarihi Bağlar ve Yeni Fırsatlar
Türkiye ve Özbekistan arasındaki ilişkiler, 32 yıllık resmi diplomatik sürecin ötesinde, binlerce yıl öncesine dayanan bir geçmişe sahip. Kaya, bu tarihi bağların yeni çağda nasıl bir potansiyel taşıdığını detaylarıyla açıklıyor. Özellikle, Türk cumhuriyetleriyle olan ilişkilerin geliştirilmesi gerektiğini ve bu sayede hem ekonomik hem de politik olarak güç birliği yapılabileceğini belirtiyor.
Ekonomik Potansiyellerin Keşfi
Özbekistan’ın sahip olduğu ekonomik potansiyel, ülkenin stratejik konumu ile birleşince dikkat çekici hale geliyor. Kaya, Özbekistan’ın serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecinin Türkiye için önemli fırsatlar barındırdığını söylüyor. Ancak, Türkiye’nin Özbekistan pazarındaki mevcut durumu ve bu pazardaki payının nasıl artırılacağı konusunda ciddi adımlar atılması gerektiğini de ekliyor. Çin ve Rusya’nın bu pazardaki artan etkinliği, Türkiye için hem bir tehdit hem de bir uyanış çağrısı olarak görülebilir.
Ticari İlişkilerdeki Durgunluk ve Canlandırma Çabaları
Son yıllarda iki ülke arasındaki ticaret hacminde görülen düşüş, Kaya’nın özellikle üzerinde durduğu bir konu. Dış ticaret hacminin düşüş nedenlerinin detaylı bir şekilde incelenmesi ve ticaret hacminin yeniden canlandırılması için atılacak adımlar büyük önem taşıyor. Türkiye’nin Özbekistan’daki ticari varlığını güçlendirmesi gerektiğini ve bu süreçte karşılıklı yarar sağlayacak politikaların benimsenmesi gerektiğini vurguluyor.
Stratejik Projeler ve Bölgesel İşbirlikleri
Özbekistan için kritik öneme sahip olan orta koridor projesi, bu ülkenin denize kıyısı olmayan bir konumda olmasından dolayı büyük bir avantaj sağlayabilir. Kaya, bu projenin hem bölgesel işbirliğini güçlendireceğini hem de Türkiye’nin enerji ihtiyacı için yeni kaynaklar yaratabileceğini ifade ediyor. Projenin hızlandırılması ve etkin bir şekilde yürütülmesi, iki ülke arasındaki ekonomik işbirliğinin artmasına katkı sunabilir. Konuya ilişkin yapılan açıklamalarda şu ifadeler kullanıldı;
4 Mart itibarıyla resmî ilişkilerimizde otuz iki yılı tamamladığımız Özbekistan’la tarihî ve kültürel bağlarımız çok daha derinlere gitmektedir. Bu nedenle, kadim ve köklü bağlarla birlikte olduğumuz Özbekistan ve bütün Türk cumhuriyetleriyle dostluğumuzu daha da ilerilere taşıyacak, bağlarımızı kuvvetlendirecek ve ilişkilerimizi çok boyutlu hâle getirecek bu adımları müspet karşılıyor ve destekliyoruz.
Dost ve kardeş Özbekistan’ın sahip olduğu ekonomik potansiyel ve bulunduğu stratejik konum da dikkatten kaçmayacak kadar önemlidir. Tüm Türk cumhuriyetlerine komşu olan gönül bağımız ve stratejik hedeflerimize uygun olan Orta Asya’nın da ortasında bulunan Özbekistan hâlen serbest piyasa ekonomisine yani Türkiye’ye daha yakın bir ekonomik modele geçiş sürecindedir. Bu durum Özbekistan’ın ekonomik, politik açıdan önemini daha da artırmaktadır. İşte bu nedenle Türkiye olarak bugün Özbekistan’a karşı Rusya ve Çin’in attığı adımları yakından izlemeli ve Ankara-Taşkent arasında ortak çıkarlara dayanan politikalarımızı mutlaka geliştirmeliyiz.
Türkiye, 1992’den bu yana bağımsızlığını kazanan Türk cumhuriyetlerinin gelişimlerini desteklemiş, burslar ve uzmanların eğitimi yoluyla insan kaynağı yetiştirmelerine yardımcı olmuş ve bölgesel örgütlerle politik bağımsızlıklarını güçlendirme amacında olmuştur.
Bu adımlarla serbest piyasa ekonomilerine geçişte de Türk Cumhuriyetlerine önemli katkısı olan Türkiye için Özbekistan’la ekonomik ilişkiler önemli bir potansiyel taşımaktadır. Özbekistan bugün genç ve artan bir nüfusa ve başta pamuk, altın ve diğer değerli metallere sahip olmasıyla gittikçe büyüyen bir pazar hâline gelmektedir. Lakin üzülerek bu noktada ifade etmeliyim ki Türkiye’nin yükselen Özbekistan pazarında payı gittikçe azalmaktadır.
Her ne kadar Türkiye hâlâ Özbekistan pazarında yüzde 5’lik bir oranla 4’üncü büyük ortak olsa da ticaret hacmi birkaç yıldır erimeye devam etmektedir. Özbekistan Devlet İstatistik Ajansı’nın yayınladığı verilere baktığımızda; 2021 yılında 3 milyar 410 milyon dolar olan dış ticaret hacmi 2022 yılında 3 milyar 382 milyon dolara, 2023’te ise 3 milyar 99 milyon 700 bin dolara düşmüştür. Bu da demek oluyor ki 2021 yılına göre 2022 yılında yüzde 5,4 azalma gösteren iki ülkenin dış ticaret hacmi 2023 yılında yüzde 8,3 daha da azalmıştır.
İki ülke arasında son yıllarda azalan dış ticaret hacminin neden eridiğinin öncelikle detaylı bir şekilde ele alınması gerekir. Ankara ve Taşkent arasında ticaret hacmi yeniden desteklenmeli ve artırılmalıdır. Türkiye’nin Özbekistan pazarındaki yüzde 5’lik payı çok daha yukarı noktalara taşınmalıdır. Unutmayalım ki bugün Türkiye’nin Özbekistan’da ticari olarak kaybettiği alana Çin ve Rusya girmektedir. Zaten Özbekistan pazarında hem birbirleriyle hem de diğer ülkelerle sıkı bir rekabet içinde olan Çin ve Rusya bir boşluğun açılmasını şiddetle istemekte ve kendileri için açılan bu boşluğu hemen yine kendileri doldurmaktadır.
Üstelik iki sene önce Özbekistan’ın Karakalpakistan bölgesindeki ekonomik gerekçelerle meydana gelen sokak olaylarında Çin ve Rusya’ya ait şirketlerin isimlerinin sık sık geçmesi bu rekabetin sadece ticaret için olmadığını da net bir şekilde ortaya koymaktadır. Suudi Arabistan’ın Özbekistan’la 30 milyar dolarlık bir ortak proje portföyü imzaladığı yerde Türkiye’nin 1.900 firmayla 1,5 milyar dolarlık doğrudan yatırımının bulunması özellikle üzerinde düşünülmesi gereken bir konudur. Yani Arabistan 30 milyar dolar…
Arabistan’ın Özbekistan’a uzaklığını dikkate aldığınızda ne kadar farklı bir alanda, coğrafyada yer aldıkları ortadayken Türkiye’nin ise hem de 1.900 firmayla bu kadar düşük oranda bir yatırımının olması da ayrıca dikkatlerden kaçmamalıdır. Tekstil, enerji, finans, sigortacılık, metal gibi Türkiye’nin özel sektörünün kıymetli tecrübelerinin bulunduğu alanlarda Özbekistan’a yapılan yatırımlar ülkenin bu sektörlerde markalar ortaya çıkarmasına ve katma değeri yüksek ürünler üreterek ihraç etmesine katkı sunmalıdır.
Böylelikle, lafta değil, icraatta kazan-kazan ilişkisi kurulmuş, Türkiye de kendisini bu diğer aktörlerden farklılaştırarak bölgesel ağırlığını artırmış olur. Ekonomik ilişkiler için kritik bir başka proje olan orta koridor, denize kıyısı bulunmayan Özbekistan için önemli bir hat olacaktır. Bu hat üzerindeki ulaşım yollarının geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi, gümrük işlemlerinin sadeleştirilmesi ve hatta belki bir gümrük birliğinin oluşturulması bölgesel iş birliğini geliştirmeye hizmet edebilir.
Proje, ülke ekonomisinin dışa açılım sürecinde ihracatının çeşitlenmesini desteklerken Türkiye’nin enerji ihtiyacı için de kaynak çeşitliliğini sağlayabilir. Bu alanda çalışmaların hızlanarak devam etmesini temenni ediyor ve bunun takipçisi olacağımızı buradan ifade etmek istiyorum.