google-site-verification=A87PosubcSTDO2a9r_X0e-JxuYINZDky1x0_DXmsMCc Pozitif Ayrımcılık mı, Dekleştirici Adalet mi? Toplumsal Eşitlik Arayışında Bir Bakış - haberbil.net
Genel

Pozitif Ayrımcılık mı, Dekleştirici Adalet mi? Toplumsal Eşitlik Arayışında Bir Bakış

Bu makale, pozitif ayrımcılığın adaletsizlik yaratabileceği eleştirilerini ve Aristoteles'ten beri savunulan dekleştirici adalet kavramını inceliyor. Toplumsal eşitliği sağlama çabası içinde farklı adalet anlayışlarına dair derinlemesine bir analiz sunuyor.

Adalet, toplumların temel taşıdır ve herkes için eşit şartlar yaratmayı hedefler. Ancak ‘pozitif ayrımcılık’ gibi kavramlar, bu temel ilkeyi sorgulatır hale gelmiştir. Pozitif ayrımcılık, adı üstünde bir ayrımcılık türüdür ve bazı eleştirilere göre, adaleti sağlama bahanesiyle bireyleri mağdur etmekten başka bir işe yaramamaktadır. Bu bağlamda, Aristoteles’in ‘denkleştirici adalet’ kavramı, adil bir toplum düzeni kurma iddiasını daha sağlam bir zemine oturtmaktadır.

Pozitif Ayrımcılığın Adaletsizliği

Pozitif ayrımcılık, genellikle azınlıkların veya mağdur grupların lehine yapılan, ancak aslında toplumda farklı bir tür adaletsizliğe yol açan bir uygulamadır. Temelinde iyi niyetli olsa da, pozitif ayrımcılık adaletin içini oyar, arkasından dolanır ve bazı durumlarda adaleti tamamen geçersiz hale getirebilir. Bu uygulama, ‘pozitif adaletsizlik’ olarak da kritize edilmekte, çünkü bireyleri grup kimliklerine göre ayırarak aslında eşitsizliği perçinlemektedir.

Denkleştirici Adalet: Aristoteles’ten Günümüze Bir İlke

Aristoteles, adaleti ‘herkese layık olduğu ölçüde vermek’ olarak tanımlar. Denkleştirici adalet, bu tanımın üzerine kuruludur ve her bireye ihtiyacı olanı, durumuna uygun şekilde sağlamayı amaçlar. Örneğin, bir topluluğa yemek dağıtılırken herkese eşit miktarda yemek vermek yerine, çocuklara daha besleyici olan mama gibi alternatifler sunmak, bu adalet anlayışının bir tezahürüdür. Bu yöntem, toplumdaki her bireyin eşit değil, adil bir şekilde muamele görmesini sağlar.

Kur’an’da Adalet ve Eşitlik

Kur’an, adaleti çok katmanlı bir kavram olarak ele alır ve bu kapsamda maruf (ortak iyi), gıst (taksim), seva (eşitlik), vasat (denge) ve vezn (ölçü) gibi terimlerle ifade eder. İslam dini, bireysel ihtiyaç ve koşulları gözeterek adaletin uygulanmasını savunur; böylece herkes kendi durumuna uygun çözümlerle muamele görür. Bu, Kur’an’ın da vurguladığı gibi, toplumsal barış ve dengenin sağlanmasında kritik bir role sahiptir.

Sonuç: Toplumsal Eşitlik Arayışında Yeni Paradigmalar

Toplumsal eşitlik, sadece yasalarla veya politikalarla sağlanamaz; aynı zamanda adalet anlayışımızı ve uygulamalarımızı sürekli olarak gözden geçirmemizi gerektirir. Pozitif ayrımcılık bazı yönleriyle eleştirilse de, denkleştirici adalet gibi kavramlarla dengelenmekte ve daha adil bir toplum düzeninin inşasına katkıda bulunmaktadır. Böylece, adalet dağıtımında ‘herkese eşit’ yaklaşımının ötesine geçip ‘herkese hakkını verme’ idealine ulaşabiliriz. Bu durum, farklılıkları kutlayan, her bireyin eşsiz ihtiyaçlarını tanıyan bir toplumu mümkün kılar ve gerçek anlamda bir adalet ve eşitlik yaratma potansiyeline sahiptir.

Başa dön tuşu