Türkiye’de Aklı Başında Bir Ekonomi Politikası Neden Yok?
Türkiye’de ekonomi politikasının siyasi ve sosyal zemini olmadığını savunan Ekonomist Yazar Bilal Demir, Şimşek&Erkan ikilisini eleştiriyor ve büyük halk kitlelerinin bugününü ve yarınını karartacak kararlar almamaları gerektiğini söylüyor.
Ekonomist Yazar Bilal Demir bu haftadaki yazısında Türkiye ekonomisinin kendisine özgü bir ekonomi politikasının olmadığını savundu. ”Şimşek Göreve Atandığından Bu Yana Aynı Şeyi Söyledim” diyen Bilal Demir şu açıklamalarda bulundu;
Türkiye’nin Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasının ardından Hazine ve Maliye Bakanlığı’na atanan Lütfi Elvan’ın yardımcısı olarak göreve başlayan Naci Ağbal’ın yerine Merkez Bankası Başkanlığı’na getirilen Murat Çetinkaya’nın yerine atanan Murat Uysal’ın yerine atanan Naci Ağbal’ın yerine atanan Şahap Kavcıoğlu’nun yerine atanan Mehmet Şimşek, göreve geldiği günden bu yana aynı şeyi söyledim!
Türkiye’de aklı başında bir ekonomi politikasının siyasi ve sosyal zemini yok!
Bu ülkede ekonomik gerçeklerle yüzleşmek yerine, popülist söylemlerle halkı kandırmaya çalışan, siyasi çıkarları uğruna ekonomik kuralları hiçe sayan, bağımsız kurumları baskı altına alan, uluslararası kuruluşlarla ilişkileri bozan, yabancı yatırımcılara güven vermeyen, iç piyasalarda istikrarsızlık yaratan bir iktidar var! Bu iktidarın ekonomi politikasının sonuçları ortada!
Geçtiğimiz 1-2 Aylık Süreçte Durumun Tam da Böyle Olduğuna Dair Güçlü İşaretler Var!
Geçtiğimiz 1-2 aylık süreçte durumun tam da böyle olduğuna dair güçlü işaretler var! Öncelikle, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanlığı’na atanan Mehmet Şimşek’in ilk icraatlarından biri, faiz oranlarını indirmek oldu! Bu karar, piyasalar tarafından şaşkınlıkla karşılandı! Zira, Türkiye’de enflasyon oranı yüzde 20’nin üzerinde seyrediyor!
Bu durumda, faiz oranlarını indirmek, enflasyonla mücadele etmek yerine, enflasyonu daha da körüklemek anlamına geliyor! Ayrıca, faiz oranlarını indirmek, Türk Lirası’nın değer kaybetmesine neden oluyor! Bu da, döviz borcu olan şirketlerin ve bireylerin borç yükünü artırıyor!
Bunun yanında, faiz oranlarını indirmek, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisini azaltıyor! Bu da, Türkiye’nin dış finansman ihtiyacını karşılamakta zorlanmasına yol açıyor!
İkinci olarak, Türkiye’nin kredi notu, uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s tarafından bir kademe daha düşürüldü!
Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu B2’den B1’e indirdi ve görünümünü negatif olarak belirledi! Moody’s, Türkiye’nin kredi notunu düşürmesinin gerekçelerini şöyle açıkladı:
- Türkiye’nin dış finansman ihtiyacının yüksek olması ve rezervlerinin azalması
- Türkiye’nin ekonomik büyüme potansiyelinin zayıflaması ve enflasyonun yüksek kalması
- Türkiye’nin kurumsal kalitesinin ve politika yapım sürecinin bozulması
Moody’s’in bu kararı, Türkiye’nin uluslararası piyasalarda borçlanma maliyetlerini artırdı! Ciddi bir enflasyonla mücadele yapmayan, mümkün mertebe yan yollara saparak yürümeye çalışan, bütün derdi yerel seçimlere dek kur istikrarını sağlamak olan bir politika görüntüsü var ortada!
Bu politika görüntüsünün arkasında, iktidarın ekonomik sorunları çözmek için değil, kendi siyasi geleceğini kurtarmak için hareket ettiği bir gerçeklik yatıyor! İktidar, yerel seçimlerde oy kaybetmemek için, halkın cebine dokunacak her türlü tedbirden kaçınıyor! Bunun için de, enflasyonla mücadele etmek yerine, enflasyonu gizlemeye çalışıyor!
Örneğin, enflasyon hesaplamasında kullanılan sepetin içeriğini değiştiriyor, fiyat artışlarını yansıtmayan indirimli ürünleri sepete dahil ediyor, fiyat artışlarını yansıtan ürünleri sepetten çıkarıyor! Böylece, gerçek enflasyondan daha düşük bir enflasyon rakamı ortaya çıkartıyor! Ayrıca, enflasyonla mücadele etmek yerine, kur istikrarını sağlamaya çalışıyor! Bunun için de, Merkez Bankası’nın rezervlerini eritiyor, döviz piyasasına müdahale ediyor, döviz kuru üzerinde baskı oluşturan faktörleri göz ardı ediyor! Böylece, gerçek kur değerinden daha düşük bir kur değeri ortaya çıkartıyor!
Ancak bu politikaların sürdürülebilir olmadığı açık! Zira, enflasyonu gizlemek, enflasyonu yok etmez! Kur istikrarını sağlamak için rezervleri eritmek, kur istikrarını korumaz! Bu politikaların sonucunda, Türkiye’nin ekonomik sorunları daha da büyüyecek ve halkın cebine daha çok dokunacak!
Ayrıca son yabancı yatırımcı toplantısına ilişkin olarak hem kamuoyuna yansıyan haberlerden hem de bizzat duyduklarımdan yatırımcıların Merkez Bankası Başkanı’nın performansını pek de beğenmediğini anlıyorum!
Geçtiğimiz hafta Londra’da düzenlenen Türkiye Ekonomisi ve Finansal Piyasalar Konferansı’na katılan Merkez Bankası Başkanı Mehmet Şimşek, yabancı yatırımcılara Türkiye’nin ekonomik durumu ve politikaları hakkında bilgi verdi.
Ancak Şimşek’in sunumu ve sorulara verdiği cevaplar, yabancı yatırımcılarda tatmin edici bir izlenim bırakmadı! Yabancı yatırımcılardan bazıları Şimşek’in sunumunu şöyle değerlendirdi:
- “Şimşek çok zayıf bir performans sergiledi. Ekonomik sorunların farkında olmadığını ya da olmak istemediğini gösterdi. Sorulara kaçamak cevaplar verdi. Yatırımcıların güvenini kazanmak için hiçbir çaba göstermedi.”
- “Şimşek çok kibirli ve kendinden emin bir tavır takındı. Ekonomik sorunları küçümsedi. Sorulara net cevaplar vermedi. Yatırımcıların endişelerini gidermek için hiçbir somut adım atmadı.”
- “Şimşek çok gerçekçi olmayan bir senaryo çizdi. Ekonomik sorunları çözmek için sihirli bir değnek olduğunu iddia etti. Sorulara ikna edici cevaplar vermedi. Yatırımcıların beklentilerini karşılamak için hiçbir gerçekçi plan sunmadı.”
Bu değerlendirmeler, yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisinin ve güveninin azaldığını gösteriyor! Bu da, Türkiye’nin dış finansman ihtiyacını karşılamakta daha da zorlanacağı anlamına geliyor!